8 MART KADINLAR GÜNÜ'NE ÖZEL: JAPONYA'DA KADIN ALGISI VE KONFOR KADINLARI

Japonya'da kadın algısı uzun yıllardır tartışılan bir konu. Japonya, son derece gelişmiş ekonomisi ve teknolojisi ile tanınırken, kadın algısı büyük ölçüde geleneksel ve muhafazakar olmuştur. Bununla birlikte, son yıllarda, daha fazla insanın, kadının toplumdaki önemini ve değerini fark etmesiyle, kadınların nasıl algılandığı konusunda bir değişiklik oldu. Bu yazımızda Japonya'daki kadın algısını ve 2. Dünya Savaşı'nda cephedeki askerler için seks köleliği yapmış olan "Konfor Kadınları"nı konuşacağız. 

Japonya'da Kadın Algısı

Geleneksel olarak, Japonya'daki kadınların itaatkar, itaatkar olmaları ve eş ve anne olarak rollerine öncelik vermeleri bekleniyordu. "İyi eş, bilge anne" (ryōsai kenbo) ideali toplumda geniş çapta desteklendi ve kadınlar bu ideali takip etmeye teşvik edildi. Bununla birlikte, son yıllarda, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların toplumda oynadığı önemli rolün kabulü için bir baskı olmuştur.

Buna rağmen, Japonya'da kadınların karşılaştığı birçok zorluk var. Örneğin, cinsiyete dayalı ücret farkı hala önemli bir sorundur ve kadınlar genellikle liderlik pozisyonlarında yeterince temsil edilmemektedir. Kadınların geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine uymaları konusunda toplumsal baskılar da vardır ve birçok kadın işyerinde taciz veya ayrımcılığa maruz kaldığını bildirmektedir.

Medya: Güney Kore'nin diktiği, 2. Dünya Savaşında cephedeki askerler için seks köleliği yapan kadınları temsil eden anıt.

Japonya'da Konfor Kadınları 

İkinci Dünya Savaşı, tarihin en büyük çatışmalarından biriydi ve dünya çapında birçok insanın hayatını etkiledi. Savaş, insanlığın en karanlık yönlerinden birini de ortaya çıkardı: kadınlara yönelik şiddet ve zorbalık. Özellikle Asya'daki savaş alanlarında, binlerce kadın zorla seks köleliğine maruz kaldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluğu, Asya'nın birçok bölgesinde askeri işgal uyguladı. Japon ordusu, çatışma bölgelerindeki kadınları toplu halde alıkoydu ve zorla seks köleliğine zorladı. Bu kadınlar, "trostkyistleri, partizanları veya düşman askerlerini destekledikleri" iddiasıyla suçlanarak ceza kampına gönderilmiş ya da zorla toplama kamplarına götürülmüştü.

Bu kadınlar, "konfor kadınları" olarak biliniyordu ve savaş boyunca Japon ordusuna hizmet etmeleri bekleniyordu. Japon ordusu, bu kadınları askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyordu. Bu kadınlar, sadece cinsel işlevlerini yerine getirmekle kalmıyor, aynı zamanda ordunun diğer ihtiyaçlarını karşılamak için de zorlanıyorlardı. Bunlar arasında temizlik, yemek hazırlama, çamaşır yıkama ve tıbbi bakım gibi işler yer alıyordu.

Savaş sırasında, kadınlar genellikle çok az hijyenik koşullarda çalıştırıldılar. Yetersiz temiz su, sabun ve temizlik malzemeleri nedeniyle hijyenik koşullar kötüydü. Ayrıca, kadınların cinsel hizmet vermek için çalıştırıldıkları yerler genellikle hijyenik değildi ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılması için uygun bir ortam sağladı. Bu yerlerde kadınlar, cinsel hizmetler vermek için genellikle dar, karanlık ve pis yerlerde tutuldu. Bazı kadınlar, yatak odaları gibi daha özel yerlerde çalıştırıldılar, ancak genellikle koşullar hala insanlık dışıydı.

Bu koşulların sonucu olarak, konfor kadınları cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılması riski altındaydılar ve bu hastalıkların tedavisi için yeterli tıbbi yardım sağlanmadı. Ayrıca, kadınların bu durumda kalmalarına neden olan zorlamalar ve şiddet de sıklıkla eşlik etti. Bu koşullar, kadınların yaşadığı fiziksel, duygusal ve psikolojik travmaların daha da artmasına neden oldu.

Konfor kadınlarının maruz kaldığı koşullar, insan hakları ihlallerinin bir parçasıdır ve insanlık dışı muamelelerin bir örneğidir. Bu koşulların sonucu olarak, kadınlar hem cinsel yolla bulaşan hastalıklarla hem de diğer fiziksel ve psikolojik travmalarla karşı karşıya kaldılar. Bu durumlar, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerinin kadınlara yönelik şiddet ve insanlık dışı koşulların önlenmesi için daha fazla çalışma yapmalarını gerektirmektedir.

Konfor kadınları, savaşın sona ermesinden sonra uzun yıllar boyunca sessiz kalmışlardı. Ancak, 1991 yılında bir eski konfor kadınının şahitliğiyle birlikte, Japonya'da konfor kadınları hakkındaki tartışmalar yeniden canlandı. Daha sonra Japon hükümeti, savaş sırasında gerçekleştirilen bu insan hakları ihlalleri için resmi olarak özür diledi ve konfor kadınlarına maddi yardım sağladı.

Bugün, konfor kadınlarına yönelik şiddet ve insan hakları ihlalleri hala tarihin en büyük utançlarından biridir. Ancak, bu durum, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerinin mücadeleleri sonucu uluslararası arenada daha fazla farkındalık yaratmıştır. Bu mücadeleler, insan haklarının korunması ve kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için çabaların artmasına yardımcı olmuştur.

Bu insan hakları ihlalleri, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri tarafından uluslararası arenada daha fazla farkındalık yaratmak için mücadele edildi. Japon hükümeti, resmi olarak özür diledi ve konfor kadınlarına maddi yardım sağladı. Ancak, bu olaylar hala hafızalarda ve dünya çapında kadınlara yönelik şiddet ve insan hakları ihlallerinin önlenmesi için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini göstermektedir.

Özellikle son yıllarda, #MeToo hareketi ve kadına yönelik şiddet konusunda artan farkındalık, bu tür durumların tekrar yaşanmaması için bir çağrı oluşturmuştur. İnsan hakları savunucuları, hükümetler ve sivil toplum örgütleri, kadınlara yönelik şiddet ve zorbalığın önlenmesi için daha fazla çalışmalıdır.

Yorumlar